Tatili çok severim ama tatilde Eczaneye gitmeyi değil. Yaz aylarında her bir eczane farklı kampanyalarla tanıttıkları hepsi için ayrı ama ayrı ayrı ve istisnasız hepsinin en iyi olduğu üç ten üç milyon onbin beşyüz bilmem kaç milyon faktör güneş kremlerini öyle bir anlatırlar ki…birinden almadığınız ve diğerinden de aldığınıza pişman olursunuz. Biri uçar kaçamaz. Diğeri kaçar ama uzağa gidemez. Bir diğeri hem uzağa gider hem kaçar ama hızlı koşamaz…anlayabileceğiniz anlatılar böyle uzar gider.
Fakat o tatildeki derdim güneş kremleri, bronzlaşmak falan değil…derdim, derdimi anlayacak bir eczane bulmak.
Çünkü uçan kaçan pahalı, ama uçamayanı var fena kaçıyor dedikleri ucuz. Diğeri der ki, faktör aldatıcı olabilir o yüzden yavaş gidene bak falan.
Yahu yok mu şunun bir ortası. Ortalama bir süre güneşte kalıyorum, deniz hariç gölgede vakit geçirmeye gayret gösteriyorum ve 10:00 – 16:00 arası genellikle denizdeyim…diye kısa bir durum bildirisinde bulunun, ardından size makul bir güneş kremi teklifi yapılacaktır; macera ‘-Başka neler var? ve/veya -En iyisi bu mu?’ gibi sorularla başlıyor. Denemesi bedava…
Fakat üzüldüğüm asıl nokta, eczanelerin karşılayamadıkları ihtiyacıma, bir çözüm yerine, ekstra ve daha büyük bir sorun yaratmaları.
Arhan henüz mama ile beslenirken kulandığımız özel bir bebek maması vardı. Bu mama’nın bulunma oranını şöyle izah edeyim, en bilinen bebek maması hangisi ise, onun bulunma oranı 10 ise bunun 7.
Yaz aylarında meşhur bir tatil yöremizin nüfusunun ikiye hatta üçe katlandığı göz önüne alındığında, merkezdeki eczanelerde veya meşhur sahil yolu üzerindeki eczanelerde bulunmamasına imkan yok diye düşündüm. Beklentim, kullandığımız malum bebek mamasını bulmakta sorun yaşamayacağımdı.
Beklenti sadece hayalkırıklığı yaratır. Shakespeare
Bu ismi lazım değil tatil yöremizde, o zamanlarda, sezonda değil boş oda, boş metrekare bulmak meseledir.
Anlayacağınız tek ufak çocuklu ailenin biz olma olasılığı çok ama düşük.
Kaldığımız yer merkeze 15-20 dakika uzaklıkta. Akşam dolaşırken hem yoruldum hem üşendim, sabah gelir bebek mamasını alırım oradan da kahvaltıya geçeriz dedim.
Benim için tatilde sabah yedi dediğinde güne başlamak için geç bile kaldın demektir. Kaldığımız yer çam ağacı cenneti, kuş sesleri, ormanın sesi, tatlı bir esinti…de; ahali hala uyumakta. Çarşı da, eh anca saat on gibi kıpırdanmaya başlar. Neyse, gazete, kitap derken vakit geçirdim. Kimseyi uyandırmadan ayrıldım ve saat on gibi meydandaydım. Arabayı meydana çıkan sokaklardan birine park ettim ve en yakınımdaki eczaneye girdim, zaten üç bilemedin dört tane, hemen hemen hepsi de birbirine bakıyor.
Abi mama yok. Eeee. Yok yani hiç arama bulamazsın onu. Yaklaşım olarak sınıfta kalmak üzereydi ki, çıkmaya yakın güneş kremim olup olmadığını sormasın mı…otur sıfır.
Karşısındakine gittim, orada iki üç kişi var içeride, kimin kim olduğu belli değil, ana tezgahta pırıl bir kahvaltı, beyaz peynir ve fırından yeni çıkmış Gevrek, bende ufak bir panikle aniden dahil oldum. Hemen toparlamaya yeltendiler ki dedim lütfen zahmet etmeyin, bebek maması alıp çıkacağım.
Lokmayı henüz yutmuş en bilgili gözüken hanımefendi dedi ki; o yok ama size yardımcı olmak için şunu tavsiye edebilirim. Bir umut ışığı. Teşekkür ettim çıktım…üçüncüsü en meydana bakandı herhalde. Eh artık orada olmayacaktı da…nerede olacaktı.
En meydana bakana girdim. Güneş kremleri standları, reklamları, posterlerini aşmayı başardım. Herhalde merkez diye her firma bir stand, bir poster, bir broşür derken….sağolsun adım atılcak yer bırakmamış. Vitrin, oraya çok baktığında başın dönmeye başlıyor. Derken tüm bu heyhula arasından tahminim eczanenin kalfası olduğunu düşündüğüm, bende öyle bir intiba bırakan bir kişi ile karşılaştım. Ben ilk intiba işine takılı müşteri tipiyim. Karşılama cümlesi; -Buyrun…Lakin bir şey buyurmaya da gelmemiştim, bir derdim vardı derman arıyordum vesselam. Buyurmak ne kelime. Neyse…dedim ki; Şu bebek mamasını arıyorum, sizde var mı? -Yok abi. -Eeeeeeeee ama iki gün sonra gelirsen olur. Alacaksan getirteyim. Çözüm mü çözüm. Lafım yok. İki gün ne vereceğiz, ayakabı mı kemirecek bebek? Gerekirse Muğla Merkez’e gideceğim, bu mamayı bugün bulmam lazım. Ne yapabiliriz. -Abi buralarda arama derim veya karşıya bak. -E baktım orada yok. – Doğrudur abi. Ne abisi be iki gözüm ne abisi niye abi… lakin bu mama işi tam bir muammaya da dönüşmüş halde. O kadar kafam bozuldu ki tek kelime etmeden o poster heyhulaları arasından kendimi dışarı attım.
Üç eczanede yarım saatte kısa bir öyküye dönüşmüş halim bu. Dördüncüsü, ana cadde üzerinde, plaja bakan bir eczanede sonlandı. Nasıl karşılandığımı hatırlamıyorum ama aklımda şu cümle kaldı; -Beyefendi bazı şeyler var ki, bulundurmak görevimiz.
Mesela güleryüz,
Mesela çözüm odaklı yaklaşmak ve empatik olmak,
Mesela hoşgörü ve yardım…hepimizin içinde ve özellikle de eczanelerimizde, bulundurmak görevimiz!
Not: O gün bu gün tatil için nereye gidersem eczane ile halledeceğim işleri önceden ve kendi eczanemizde hallediyorum. Arhan kocaman adam oldu. Yaklaşık bunun üzerinden on sene geçti ve bu süreçte abartısız on bilemedin onbeş kere daha adı lazım değil o tatil yöremize gittik. Bir kere dahi bahsettiğim eczanelere girmedim. Gönül isterdi ki, güneş kremlerimi oradaki eczanelerden aldım diyebileyim….Ben de böyle bir müşteriyim.
Ha kendi eczacımız, Arhan’a ve Dağhan’a almaya çalıştığım güneş kremlerini torbadan çıkarttı. Ufaklıklar gelsinler, onların tenlerini göreyim, o işi sonra hallederiz Arda Bey dedi. Şimdi ben nasıl başka bir eczaneye giderim?
Arda Ös
Profesyonel Koç / Konuşmacı