Merhaba değerli meslektaşlarım ve tüm okuyucular. Uzun süre ara verdiğim yazılarıma artık Ecza Gündem’de devam edeceğim. Uzun yıllardır içerisinde olduğum gıda takviyesi sektörü ile ilgili yazılarımı her ay Ecza Gündem’ de takip edebilirsiniz. İlk yazımı en çok tartışılan, hekim ve eczacıları ikiye bölen bir sorunun cevabını aramak üzere yazmak istedim. Gerçekten gıda takviyelerine ihtiyaç var mı yoksa bu da bir pazarlama harikası mı?
Sağlıklı bir yaşam için hücrelerin yapısal ve fonksiyonel olarak normal olması gerekir. İnsan vücudu tıpkı bir makine gibidir, çalışması için bir güç kaynağına ve yakıtlara ihtiyacı vardır. Vücudun güç kaynağı ve yakıtı ise ancak yeterli ve dengeli beslenme ile sağlanabilir. Beslenme, karın doyurmak değil, vücutta yeni dokuların yapılması, eskiyen hücrelerin onarılması, hastalıklara karşı vücut direncinin sağlanması, kısaca büyüme, gelişme ve sağlıklı olarak yaşamın devamı için, besinlerin vücuda alınması ve kullanılması olarak değerlendirilmelidir.
İlk olarak geçmişten bugüne beslenme alışkanlıklarımızı ve besinleri değerlendirmekle başlamak lazım. Yüzyıllar öncesinde göçebe yaşayan topluluklar bugünün aksine besinleri çiğ tüketerek ve avlandıkları hayvanlar ile besleniyordu. Bu tip beslenme sayesinde hem vücudun yakıtı olan vitamin, mineral, yağ asitleri, lifler ve antioksidanları doğal kaynaklarından elde edebiliyorlar hem de aktif hareketli bir yaşam sürebiliyorlardı. Fakat yerleşik ve modern hayata geçilmesi ile artan sanayileşme, içlerinde koruyucu ve kimyasalların bulunduğu hazır gıdalar ve teknolojinin olumsuz etkilediği çevre, gıdaların besin değerlerini kaybetmesine neden oldu. Bugün “gıda” dediğimiz birçok ürün, gıda olmaktan çıktı ve her biri sanayi ürünü olarak hastalıklara yol açan unsurlar haline geldi.
Gıdalarda durumun böyle olması vücudumuzun sağlıklı fonksiyonlarının devamı için gerekli vitamin mineral, yağ asitleri ve diğer önemli kaynakları dışarıdan alma ihtiyacımızı ortaya çıkardı. Beslenmenin yetersiz kaldığı durumlarda gıda takviyelerinin kullanımı gündeme geldi.
ABD ve Avrupa’da uzun yıllar kullanılan gıda takviyeleri son 20 yıldır ülkemizde de bulunuyor. Özellikle son 5 yıldır tüketicilerin sağlık bilincinin hızla artması, hem yazılı hem görsel basında sağlıklı yaşam ile ilgili yapılan yayınların etkisi ile vitamin ve besin takviyeleri pazarının hızla büyümesini sağladı. 2016 yılında pazarda %17’lik bir büyüme kaydedildi ve bu hızlı büyüme, firmaların pazara ilgisini artırdı. Aynı zamanda ülkemizde koruyucu sağlık hizmetlerinin henüz gelişmemiş olması ve sağlık sisteminin sadece hastalıkların tedavisine odaklı olması talebin artmasına neden oldu. Talebin artması, pazarın hızla büyümesi ve gıda takviyesi ile ilgili mevzuatların yetersizliği pazarı ucu açık ve kontrolsüz hale getirdi. Pazara etken madde miktarı az ve kalitesi düşük; aynı zamanda üretim teknolojisi bakımından yetersiz bir çok ürün dahil oldu. Bu ürünlerin birçoğu, “ünlü reklam yüzü” ya da bilimden uzak sadece doktor unvanı taşıyan kişiler tarafından görsel ve yazılı basında tanıtılıp pazarlaması yapılarak sezonluk satışlar ile pazara dahil oldu.
Gıda takviyelerinin -her ne kadar ilaçlardan güvenli olsalar da- bilinçsiz kullanımı ciddi sağlık problemlerine neden olabilir. Bu nedenle gıda takviyeleri, konusunda bilgili ve deneyimli hekim ve eczacı kontrolünde kullanılmalı ve sadece ECZANE’lerden alınmalıdır.
Unutmamak gerekir ki gıda takviyeleri sağlığın devamı için önemlidir ama asla tek başına beslenmenin yerini tutabilen mucizeler vaat eden ürünler değildir.
Not: Aylardan Şubat, dillerde 14 Şubat 🙂 Öyleyse benden de sizlere iki sevgi sözcüğü hediye olsun. Sevgidir insanı yaşatan ne ekmek, ne para nede ilaç 🙂
Ben aşık oldum.
Şüphe yok.
Buz soğuktur, gül kırmızı. Ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor; öyle güçlü bir akıntı ki ondan kendimi korumam neredeyse olanaksız.
Ama artık dönüş yok.
Kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam.
Yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de.
Sputnik Sevgilim / Haruki Murakami
Gelecek ay görüşmek üzere sevgiyle kalın.
Ecz. Özge Şenkon Yüksel