İçerik Başlıkları
14 Mayıs ülkemizde Eczacılar Günü olarak kutlanmaktadır
1839’da Anadolu’da Eczacılık eğitimin ilk kez başladığı güne ithafen, 14 Mayıs ülkemizde Eczacılar Günü olarak kutlanmaktadır. Sağlık hizmetinin temel yapı taşlarından olan ve halkın en yakın sağlık danışmanı eczacılara dünya ve Türkiye tarihi açısından baktığımız bu yazıda; eczacılıkta sık kullanılan bazı terimlere de yer verdik.
Dünya’da ve Türkiye’de Eczacılığın Tarihi
Tıp gibi eczacılık da insanlık tarihi kadar eski bir meslektir. Aslında günümüzdeki birçok sağlık alanında olduğu gibi eczacılık da eski zamanlarda tıp ile uğraşan kişiler şifacılar tarafından icra ediliyordu.
İlk çağlar
Eczacılığın ilk temelleri hastalarını iyileştirmek için büyü ile beraber çeşitleri bitkileri kullanan eski çağ doktorları tarafından atılmıştır. İnsanlar hangi hastalıklarda hangi bitkileri kullanacakları deneme yanılma yoluyla ve çevrelerindeki hayvanları gözlemleyerek başlamıştır.
Diğer bilim alanlarında olduğu gibi eczacılık biliminin temellerinin de Mezopotamya’da atıldığı kabul edilmektedir.
Tıp ve eczacılığın günümüzdeki yakın bir şekilde rasyonel temellere dayandırılması ise Hipokrat ile birlikte başlamıştır. Hipokrat her hastalığın doğal bir nedeni olduğunu ve bu nedeni bulmak için insan vücudunun incelenmesi gerektiği görüşünü savunmuştur.
Osmanlı’da Eczacılık
Osmanlı dönemine gelindiğinde de dünyanın geri kalanında da olduğu gibi doktorluk ile eczacılığı aynı kişiler icra ediyordu. 17. yüzyıla kadar ilaçlar genelde aktarlar tarafından hazırlanıyordu ve macun ya da şerbet formunda olmaktaydı. 17. yüzyılda artık pastil formunda olan ilaçlar da üretilmeye başlanmıştı. Sarayın Hekimbaşısı aynı zamanda Eczacıbaşısı’ydı.
Sultan II. Mahmut zamanında (1835) Viyana’dan gelen Eczacı Hoffman ile Osmanlı’da da doktorluk ve eczacılık ayrılmaya başlamıştır. 1839’da askeri olarak Dr. Charles Ambroise Bernard tarafından Osmanlı’da ilk kez eczacılık eğitimi başlamıştır.
1867’de de ilk sivil eczacılık okulu açılmıştır. Eczacılık eğitimi o zaman 2 sene ve Fransızca’ydı, öğrencilerin eczacılık okuluna girebilmesi için 6 yıl bir eczanede kalfa olarak çalışmaları ve giriş sınavını geçmeleri gerekmekteydi. Osmanlı’da ilk halk eczanesinin açılması da bu zamanlara denk gelmektedir.
O dönemler eczacılar hekim reçetesine göre ilaçları eczanesinde hazırlayıp hastalara vermekteydi. 1888’de ise Türk eczacıları ilk kez özel eczane açmıştır.
Avrupa’nın çeşitleri yerlerinde Farmacista, Droguista, Pharmacien ve Apotheker olarak anılan eczacılar ise günümüzdeki manası ile eczacı sözcüğü 19. yüzyılın sonlarından itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Cumhuriyet döneminde eczacılık
Eczacılık okullarına uzun bir süre sadece erkek öğrenciler alınmıştır ancak Cumhuriyet ile beraber 1928’de eczacılık okuluna giren Fatma Belkıs, Semiha Hanım ve Bedriye Hanım 1930’da okullarını bitirerek Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın eczacıları olmuşlardır.
Her ne kadar eczacılık okulu Osmanlı zamanlarından beri süre gelse de günümüzdeki anlamıyla ilk eczacılık fakültesi 16 Aralık 1960’da Ankara Üniversitesi bünyesinde kurulmuştur.
1960’da Ankara Üniversitesi’ni takiben; 1962’de İstanbul Üniversitesi’nde, 1971’de Hacettepe Üniversitesi’nde, 1974’de Ege Üniversitesi’nde, 1982’de Marmara, Anadolu ve Gazi Üniversitelerinde de eczacılık fakülteleri kurulmuştur.
Osmanlı’da ilk eczacılık eğitimi askeri mektep bünyesinde 14 Mayıs 1839’da başlaması nedeniyle Türk Eczacılar Birliği 1967’de 14 Mayıs’ı Eczacılık Günü ilan etmiştir.
İlk Eczacılık Günü toplantısı 14 Mayıs 1968’de İstanbul’da gerçekleşmiştir.
Eczacılıkta Kullanılan Bazı Terimler
- Absorbans: Emilim
- Adipoz doku: Yağ dokusu
- Advers etki: Yan etki
- Aetheroleum: Esans, uçucu yağ
- Anaflaksi: Şiddetli alerjik reaksiyon
- Analjezik: Ağrı kesici
- Antipiretik: Ateş düşürücü
- Biyopsi: Teşhis koyma amacıyla doku örneği alınması
- Bulbus: Bitkinin soğan kısmı
- Korteks: Bitkilerin gövde ya da kök kabuğu
- Dermatit: Deri iltihabı
- Demans: Bunama
- Diabetes mellitus: Şeker hastalığı, diyabet
- Dilüsyon: Seyreltme işlemi, seyreltici
- Dismenore: Regl döneminde görülen şiddetli ağrı
- Diüretik: İdrar söktürücü
- Diyare: İshal
- Drog: İlaç haline getirilebilen bitki ya da hayvan kaynaklı doğal bileşen
- Effervesan tablet: Suda çözünen tablet
- Enterik tablet: Bağırsakta çözünen tablet
- Farmakognozi: Doğal (Bitki, Hayvan, Deniz canlısı gibi) kaynaklardan elde edilen ilaç etken maddelerini inceleyen bilim dalı.
- Farmakoloji: İlaç bilimi
- Fatal: Ölümcül
- Feçes: Dışkı
- Flores: Çiçek
- Folia: Yaprak
- Folium: Yaprak
- Fructus: Meyve
- Fungus: Mantar
- Getriatri: Yaşlı kişilerin sağlığı ile ilgilenen bilim dalı
- Hipoglisemi: Kandaki şeker seviyesinin olması gerekenden düşük olması
- Herba: Ot
- Hipertansiyon: Kan basıncının normal seviyenin üstünde olması
- Hipotansiyon: Kan basıncının normal seviyenin altında olması
- İdiopatik: Sebebi bilinmeyen hastalık
- İmmünosupresif: Bağışıklık sistemini baskılayan
- in situ: Olduğu yerde olan, yayılmamış olan şey
- İnsidans: Hastalığın görülme sıklığı
- İnvaziv: Yayılma gösteren
- Kolit: Kalın bağırsak iltihabı
- Konjenital: Doğuştan gelen
- Konstipasyon: Kabızlık
- Lubrikan: Kayganlaştırıcı madde
- Nekroz: Hücre ya da doku ölümü
- Neoplazma: Tümör
- Oleum: Yağ
- Organoleptik: Duyu organları ile algılanabilen özellikler
- Otitis media: Orta kulak enfeksiyonu
- Parenteral: Kasa, deri altına ya da damara enjekte edilen ilaçlar
- Parsiyel: Kısmi
- Pnömoni: Akciğer iltihabı, zatüre
- Poliüri: Aşırı idrara çıkma
- Postoperatif: Ameliyat sonrası
- Profilaktik: Hastalıktan korunmak için yapılan şey
- Prognoz: Hastalığın ilerleyişi
- Progresif: İlerleyici
- Proteinüri: İdrarda protein bulunması
- Radix: Bitkinin kökü
- Sedatif: Sakinleştirici
- Semen: Bitki tohumu
- Sepsis: Kanda görülen enfeksiyon
- Sistit: İdrar yolu iltihabı
- Suistimal: Kötüye kullanım
- Supozituvar: Fitil
- Taşikardi: Kalbin normalden hızlı atması, çarpıntı
- Tremor: Titreme
- Tromboz: Kanın pıhtılaşması, pıhtı oluşumu