Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği desteği ile Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın hazırladığı “İlaç Üretim ve İhracat Ekosistemi Raporu” Türkiye’nin 2023 hedefleri kapsamında stratejik öneme sahip ilaç sektörünün geleceğine ışık tutuyor. Raporun açıklandığı toplantıda Türkiye’nin ileri teknolojili ihracat hedeflerinde hızlandırıcı güç olarak ilaç sektörünün stratejik önemi vurgulandı.
Yeni ve orijinal ilaçlara Türkiye’deki hastaların erişimini sağlama amacıyla faaliyet gösteren Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) ile Türkiye’deki fikir tartışmalarının bilgi ve veri içeriğini artıracak çalışmalar yapan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) ortaklaşa yürüttüğü İlaç Üretim ve İhracat Ekosistemi Raporu 26 Eylül’de Ankara’da yapılan toplantıda kamuoyuyla paylaşıldı. 2015 yılında yayımlanan İlaç Ar-Ge Ekosistemi Yol Haritası Raporu’nu tamamlayıcı niteliktedeki bu yeni raporun sunumunda TEPAV ve AİFD yetkililerinin, kamunun, sektör temsilcilerinin ve yabancı yatırımcıların katılımıyla gerçekleşen toplantıda aralarında Sağlık Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, SGK, Maliye ve TÜBİTAK’ın da bulunduğu birçok kamu kurum ve kuruluşunun temsilcileri de yer aldı. TEPAV İcra Direktörü Güven Sak ve AİFD Yönetim Kurulu Başkanı Mete Hüsemoğlu yaptığı açılış konuşmalarıyla başlayan etkinlikte Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında stratejik sektör olarak gösterilen ilaç sektörünün küresel rekabetteki yol haritası masaya yatırıldı.
Etkinliğin Türkiye ilaç sektörü açısından önemine değinen TEPAV İcra Direktörü Güven Sak: “Ülkemizde son dönemlerde sıklıkla tartışılan orta gelir tuzağından kaçınmak için ileri teknolojili üretim ve nitelikli ihracat yapmamız gerekmektedir. İlaç sektörü de bu adımı atabilmemiz için bizi hızlandıracak sektörlerin başında geliyor. Toplantıya olan katılım ve ilgi de bu alana gösterilen önemin somut bir göstergesi niteliğindedir. Türkiye, küresel ilaç rekabetinde söz sahibi olmakla kalmayıp trendleri de yönlendirebilen bir ülke olma potansiyeline sahiptir. Bu toplantıda kamu tarafında düzenleyiciler, özel sektör tarafında da ilaç üretici ve firmalarıyla bir araya gelerek sektörün sorunlarını ve sektörün ihracata dayalı büyümesini tartışma imkânı bulmaktan büyük bir mutluluk duyduk.” dedi ve şöyle devam etti: “Küresel olarak şu an içinde bulunduğu teknolojik dönüşüm ve ileri teknoloji döneminde teknoloji transferi üzerine hazırlıklarımızı bir an önce tamamlayıp harekete geçmeliyiz. Ülke olarak bu noktada sektör değil teknoloji seçmeliyiz ve bu proje akışını yakalayacak somut mekanizmalar belirlemeliyiz ki son dönemdeki gelişmeler bu konuda çok iyi adımlar atıldığını gösteriyor.” Güven Sak sözlerini “Yeni teknolojilerin Türkiye’ye ihracatının artırılması yabancı yatırımların ülkemize gelişini daha da hızlandırmak konusunda çok pozitif bir etki yaratabilir” diyerek tamamladı.
AİFD Yönetim Kurulu Başkanı Mete Hüsemoğlu ise şunları söyledi: “Derneğimizin en önemli misyonlarından biri, Türkiye’deki sağlık sorunlarına etkin çözümler bulunmasına katkıda bulunmak. 38 küresel ilaç şirketinin temsilcisi olarak yenilikçiliğin ve yenilikçi ilacın insan hayatına olumlu yönde katkısının çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Bu misyonumuza yönelik olarak 2012 yılında kamunun da önceliklerini göz önünde bulundurarak ‘Türkiye İlaç Sektörü Vizyon 2023’ raporunu yayımlamıştık. Türkiye ilaç sektörünün gelişimine yönelik strateji ve politika önerilerimizi düzenli olarak paylaşmayı sürdürüyoruz. Bu çalışma bu amaca yönelik olarak çok büyük bir öneme sahip. İlaç sektöründe istenen gelişmeyi sağlayabilmek için yerli ve yabancı yatırımlara ihtiyaç bulunuyor. Bu yatırımları desteklemek ve uygun ortamı sağlamak için kamu-özel sektör iş birliğini olabilecek en verimli şekilde tesis etmemiz gerekiyor. Toplantının ve bugün bulgularını paylaştığımız raporun, bu doğrultuda atılacak somut adımlara rehberlik edeceğine inanıyoruz. Bu yolda atabileceğimiz en önemli iki adım ise birlikte politikalar yaratmak ve birbirimize güvenmektir.”
Mete Hüsemoğlu, 27 Eylül’de de devam edecek programın ikinci günüyle ilgili, “Bugünkü toplantımızdan sonra AİFD olarak yarın ilaç sektörünün uluslararası temsilcilerini Ankara’da ağırlayacağız. Çatı kuruluşumuz Avrupa İlaç Sanayi ve Dernekleri Federasyonu EFPIA ve dünyada söz sahibi Amerika sektör kuruluşu PhRMA dan üst düzey temsilcilerin katılımı ile Pharma Vision adını verdiğimiz ve yılda bir defa düzenlenen yüksek düzeyli stratejik toplantıyı bu sene Ankara’da yapacağız. Türkiye ve dünyadaki ilaç sektöründeki son gelişmeleri ele alarak bir yol haritası belirleyeceğimiz bu uluslararası toplantıyı özellikle başkentimizde yaparak hükümetimizin Türkiye’yi doğru tanıtma çabalarına küresel ilaç firmalarını temsil eden bir kuruluş olarak en yüksek desteği vermeyi borç bildik” dedi.
İlaç Üretim ve İhracat Ekosistemi Raporu’nda öne çıkan altı temel başlık
1. Türkiye ekonomisi, gerek yapısal faktörler gerekse üretim ve ihracat
kompozisyonundaki değişimle birlikte, son otuz yılda önemli bir dönüşüm geçirmiştir.
Bu süreçte ekonominin en önemli büyüme kaynağı, kırdan kente göç ile gerçekleşen
verimlilik artışları olmuştur. Günümüzde Türkiye’nin şehirleşme oranı yüzde 75’e
yaklaşmıştır. Artık tarımdan hizmetler ve sanayiye işgücü hareketi ile Türkiye’yi büyütecek
verimlilik artışlarını devam ettirebilmek mümkün değildir. Bundan sonra göç ile gelen
verimlilik artışları ile değil, sektör içi verimlilik artışları ile büyümek gerekmektedir.
Şimdi Türkiye’nin yapısal dönüşüm ile sektörle verimlilik artışlarını hedefleyen yeni bir
büyüme stratejisine ihtiyacı vardır. 1980’de 1500 dolar olan kişi başına milli geliri 10 bin
dolara ulaştırmak için yapılması gerekenlerle, 10 bin dolardan 25 bin dolara ulaştırmak
için yapılması gerekenler aynı değildir. 15 Temmuz darbe girişimi, sonrasında gelen
OHAL süreci, son dönemde gerek dünyada gerek Türkiye’de artan güvenlik problemlerine
rağmen, Türkiye artık ekonomi gündemine dönmeli ve yapısal reformlarla birlikte
kurgulanmış bir sürdürülebilir kalkınma ve büyüme stratejisine odaklanmalıdır.
2. Son yıllarda büyüme ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki, yeni teknolojiler sayesinde pozitife dönmektedir. Daha önce sanayileştikçe karbon emisyonları artarken, şimdi yeni teknolojiler hem farklı sektörlerde aynı anda verimlilik artışları sağlamakta hem
de karbon emisyonlarını azaltmaktadır. Bu, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yeni
teknolojilerin transferi ve difüzyonunu kolaylaştırıcı bir fırsat sunmaktadır. Küresel
gündem de bu artık bu konu etrafında şekillenmektedir. Türkiye’nin de bu tartışmaların
dışında kalmaması ve fırsattan faydalanabilmesi için bir an önce odağını belirleyip yapısal
reform ajandasını oluşturması, küresel eğilimlerle uyumlu yeni bir kalkınma ve büyüme
stratejisi belirlemesi gerekmektedir. Türkiye ekonomisi son 30 yılda düşük teknolojili
bir yapıdan orta teknolojili bir yapıya geçiş yapmıştır. Fakat ileri teknoloji payı hala çok
düşüktür. Şimdi yapılması gereken, hem geleneksel sektörlerde niteliği yükseltecek hem
de ileri teknolojili ihracatı artıracak yeni teknolojilerin transferi ve difüzyonunu odak alan bir
sanayi politikası çerçevesi belirlemektir.
3. Dünya teknolojik bir dönüşümden geçmektedir. Sanayiden hizmetlere, tarımdan enerjiye işlerin yapılış biçimi yeni teknolojilerin etkisiyle yeniden şekillenmektedir. Her geçen gün bilimsel gelişmelerin teknolojik yansımalarını, bu yansımaların da üretim süreçlerinde
yarattığı farklılığı izlemek mümkündür. Bunun yanı sıra, bu değişimin odağını giderek daha
fazla sürdürülebilirliği etkileyen küresel problemlere çözüm getirmek oluşturmaktadır.
Son birkaç yılda sürdürülebilirlik meseleleri artık küresel gündemin odağına yerleşmiş
ve tüm ülkelerin problemi haline gelmiştir. ‘Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin
tanımlanması ile birlikte ülkelerin bu konudaki mutabakatı da ortaya konmuştur.
Türkiye’nin de gerek bu mutabakatın bir tarafı olarak, gereksek endi kalkınma ve iktisat
politikası açısından artık yeni şeyler yapması gerekmektedir. Sektör içi verimliliği etkileyen
en önemli faktörlerden biri teknolojik yenilenmedir. Bunun gereği olarak Türkiye’nin de
sürdürülebilir kalkınma ve büyüme stratejisinin en önemli bileşeni, teknolojik sıçramayı
gerçekleştirerek üretim ve ihracatta ileri teknolojinin payını hızla arttırmak olmalıdır. Teknolojik yenilenme, hem sektör içi verimlilik artışları ile ekonomik büyüme için, hem
de yeni teknolojilerin etkisiyle gelecek dönüşüm ile ‘Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne
ulaşabilmek için önem taşımaktadır.
4. Türkiye’nin teknolojik önceliklerinin dünyanınkilerle paralel olması gerekmektedir. Son yıllarda dünyanın içinden geçtiği teknolojik dönüşüm, temelde üç teknoloji platformundan kaynaklanmaktadır: Biyoteknoloji, Nanoteknoloji ve Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT). Bu yeni teknolojilerin farkı, birden çok sektörü¨ aynı anda dönüştürebilme potansiyeline sahip olmalarıdır. Türkiye’nin de hızlı bir sıçrama için ihtiyacı olan budur. Yeni büyüme stratejisinin en önemli bileşeni bu teknolojik sıçramayı hızlandırmak olmalıdır. Yeni
teknolojilerin transferini hızlandırmak ve ileri teknolojili ihracatı artırmak üzere teknoloji
odaklı, seçim yapabilen bir sanayi politikası en önemli ihtiyaçtır. Bu raporun da amacı bu
yeni büyüme stratejisinin ve teknolojik yenilenme odaklı sanayi politikasının tasarımına
katkı sağlamak üzere bir yol haritası sunmaktır. Rapor, daha önce yayımlanan İlaç Ar-
Ge Ekosistemi Yol Haritası Raporu’na tamamlayıcı niteliktedir. Bu kez değer zincirinin
sonraki aşamaları olan üretim ve ihracat odak alınmıştır. İlaç sektörü gerek ileri teknolojili
üretim ve ihracatın artışı için taşıdığı potansiyel gerekse üç yeni teknolojiden biri olan
biyoteknolojinin transferi için sunduğu fırsat nedeniyle yeni büyüme stratejisinin öne çıkan
sektörlerinden olmaya en iyi adaylardandır. İlaç sektörü¨ ileri teknolojili bir sektör olarak
ihracatta teknolojik sıçrama için önem taşımasının yanı sıra, onu diğer ileri teknolojili
sektörlerden ayıran biyoteknolojinin Türkiye’ye transferi ve yayılması için hızlandırıcı
sektör olabilme özelliğidir.
5. İlaç sektörünün bu potansiyelinden faydalanabilmenin yolu etkin çalışan bir ekosistem tasarımı ve rekabetçi bir yatırım ortamından geçmektedir. Teknolojik dönüşüm için hem yerli hem de yabancı özel sektör yatırımlarının artışı büyük önem taşımaktadır. İşte bu nedenle yeni büyüme stratejisi için kurumsal altyapının yeniden ele alınması gerekmektedir. Yargı, teşvik, eğitim sistemi gibi reform alanlarında atılacak adımlar ve iktisadi öngörülebilirliğin arttığı istikrarlı bir yatırım ortamı bugün artık daha da önemlidir.
Değer zincirinin farklı aşamalarında yapılacak yatırımlar için yatırım kriterleri ve etki
düzeyleri farklılaşmakla birlikte tüm yatırımlar için ortak temel kriter tutarlılıktır. Yatırım
yapılacak ülkenin öngörülebilir, şeffaf ve tutarlı yasal düzenlemelere sahip olması
öncelikli koşulların başında gelmektedir. Yatay ortam koşullarının yapısal reformlarla
iyileştirilmesine ek olarak geçişi hızlandırıcı araç ve somut projelere ihtiyaç vardır.
Teknolojik yenilenmeye odaklı bir büyüme ve kalkınma stratejisine doğru mekanizmayı
çalışır hale getirmek söz konusu olduğunda, yatay ve dikey olarak sınıflandırabileceğimiz
ekosistem bileşenleri ortaya çıkmaktadır. Yatay bileşenler teknoloji odaklı bu
mekanizmayı çalıştırmak için gerekli ortam koşullarıdır. Yeni teknolojilerle sıçrama
yapabilmek için gerekli ortam koşullarını sağlamak gerekmektedir. Dikey bileşenler ise,
sektörler arasında seçici olmayı ve farklılaştırmayı gerektiren, teknolojilerin transferini ve
difüzyonunu hızlandırıcı düzenlemeler ve araçlardır.
6. Son yıllarda, kamu politikaları ile bu anlamda son derece önemli adımlar atılmaktadır.
Son günlerde ayrıca yatırım ortamını iyileştirmek üzere yeni düzenlemeler uygulamaya
konmuştur. Gerek 10. Kalkınma Planı ve Dönüşüm Programlarında yer bulması ve hem
İlaç Sanayi hem de Biyoteknoloji Stratejisi oluşturulması gerekse Sağlık Endüstrileri
Yönlendirme Komitesi’nin etkin çalışması geleceğe yönelik olumlu bir çerçeve çizen
adımlardır. Fakat artık yapılması gereken belli bir odak etrafını da reform adımlarını
önceliklendirmek ve aynı zamanda hızlandırıcı sektörler için ayrıcalıklı adımlar atmaktır.
İleri teknolojiye geçiş sürecinde kamu programları ile tanımlanan eylemlerin operasyonel
hale gelme sürecine katkı vermek de bu raporun en temel amaçlarındandır. Eksiklerden
ve örnek modellerden yola çıkarak tanımlanan bu yol haritası önceki Ar-Ge Ekosistemi
Raporu ile birlikte değer zincirinin tamamını kapsayarak katalizör görevi görmeyi ve
mevcut adımları desteklemeyi amaçlamakta ve süreci hızlandırıcı somut adımlar
içermektedir. İleri teknolojiye geçiş için üretim ve ihracat ekosisteminde orta ve uzun
vadede gerekli iyileştirmeler tamamlanırken bir yandan da ekosistemi işler hale getirecek
hızlandırıcı adımlara ihtiyaç vardır. Bu çalışmada, teknolojik sıçrama için hızlandırıcı sektör
olarak konumlandırılabilecek ilaç sektörünün üretim ve ihracat ekosisteminin kısa ve
orta vadede etkinleştirilmesine yönelik hızlandırıcı araçları içeren öncelikli bir yol haritası
sunulmaktadır.
Basın toplantısının ardından gerçekleşen “İleri teknolojili yatırımları çekmek için nasıl bir yatırım ortamı gerekir?” ve “İleri teknolojili üretim yatırımlar için ne tür teşvik mekanizmaları tasarlanabilir?” başlıklı odak toplantılarında ise raporun içeriği çalıştaylar tarafından analiz edildi.
İlgili kişi:
Eray Coşan
Marjinal Porter Novelli
0212 219 2971
0533 927 2397
İlaç Üretim ve İhracat Ekosistemi Raporu hakkında:
AİFD desteği ile TEPAV tarafından hazırlanan İlaç Üretim ve İhracat Ekosistemi Raporu, 2015 yılında yayımlanan İlaç Ar-Ge Ekosistemi Yol Haritası Raporu’nu tamamlayıcı niteliktedir. Bu raporun odak noktası, ilaç sektöründe değer zincirinin önemli aşamaları olan, üretim ve ihracat olmuştur. Rapora göre dünyadaki trendlerle uyumlu olarak, ilaç sektörü; ‘orta gelir tuzağına’ düşmemek için Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yapısal dönüşümün en önemli unsurlarından biri olan ileri teknolojili üretim ve ihracatın artışını sağlamakta kritik bir role sahiptir. Bu raporun temel amaçlarından birisi, ileri teknolojiye geçiş sürecinde başta 10. Kalkınma Planı olmak üzere kamu programları ile tanımlanan eylemlerin operasyonel süreçlerine katkı vermektir. Bu çalışmada, kamu politika belgelerindeki ortak hedefler esas alınarak, ülkemizin ihtiyaç duyduğu teknolojik sıçrama için hızlandırıcı sektör olarak konumlandırılabilecek ilaç sektöründe, üretim ve ihracat ekosisteminin etkinleştirilmesini sağlayacak araçları da içeren bir yol haritası sunulmaktadır.
TEPAV hakkında
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, ya da kısaca TEPAV, Türkiye’de fikir tartışmalarının bilgi ve veri içeriğini artıracak araştırmalar yapmak üzere Aralık 2004’te bir grup işadamı, bürokrat ve akademisyen tarafından kurulmuş olan düşünce kuruluşudur. TEPAV, hükümet için politika önerileri geliştirmekte, aynı zamanda buna ek olarak bazı alanlarda projeler geliştirmekte ve bunları politika yapıcıların değerlendirmesine sunmaktadır. TEPAV, 12 yılda inşa ettiği kapasiteye dayalı dört dikey ana program ve altı yatay merkezden oluşan matris tipi bir örgütlenme yapısına sahiptir. Programları, TEPAV’ın uzmanlaştığı ve odaklandığı alanları içerir. Merkezler ise, uzmanlaştıkları yatay konularda çalışmalar yürütmenin yanı sıra, programlara analitik destek sağlıyorlar.
TEPAV Programlar:
1) Makroekonomi Çalışmaları Programı
2) İnovasyon Çalışmaları Programı
TEPAV Merkezler:
AİFD hakkında
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD), Türk insanının yeni ve orijinal ilaçlara erişimini sağlamak ve ülkemizde sağlık sorunlarına etkin çözümler bulunmasına katkıda bulunmak amacıyla, Türkiye’de faaliyet gösteren araştırmacı ilaç firmaları tarafından 2003 yılında kurulmuştur. AİFD İstanbul’daki merkezi ve Ankara’daki temsilciliği aracılığıyla faaliyetlerini sürdürmektedir. AİFD üyeleri çağımızda hızla ilerleyen tıp biliminin başta biyogenetik olmak üzere bir çok alanda sunduğu olanaklardan yararlanarak geliştirilen yenilikçi ve orijinal ürünlerin insan yaşamını uzattığını, kalitesini artırdığını ve toplum için değer yarattığını bilerek faaliyetlerinde yenilikçiliğe odaklanırlar. Çalışmalarını dürüstlük, şeffaflık ve hesap verebilir olmak temelinde sürdürürler. AİFD üyeleri, insanlarımızın yaşam kalitesini yükseltmek ve sağlık sorunlarına çözüm sunmak öncelikli olmak üzere, topluma karşı tüm sorumluluklarını eksiksiz bir şekilde yerine getirmek için çalışırlar. AİFD, IFPMA (Uluslararası İlaç Üreticileri ve Dernekleri Federasyonu) ve EFPIA (Avrupa İlaç Sanayi ve Dernekleri Federasyonu) üyesi bir kuruluştur. www.aifd.org.tr