İçerik Başlıkları
Bu yazımızda sizlere sindirim, probiyotik, prebiyotik, bağışıklık sistemi, sağlıklı beslenme, kansızlık konularında bilgiler sunuyoruz.
Sindirim, probiyotik, prebiyotik, bağışıklık sistemi, sağlıklı beslenme, kansızlık… Yazılanların hepsine dair kaynaklar yazının sonunda mevcut. “Ben zaten biliyorum” diyenler için bile yeni olabilecek bir takım bilgiler eklemeyi de unutmadık. En güncel kaynaklardan özet bir yazı derledik.
Hızlıca sindirim konusunu özetleyelim:
1-Ağızda yiyecekleri çiğniyoruz, küçük parçalara ayırmış oluyoruz,
2-Sonra midemize geçiyor ve mide asidiyle proteinler ve büyük moleküller daha küçük birimlere parçalanıyor,
3-Daha sonra bağırsaklara geçiyor burada da mide asidiyle birlikte aktive olan sindirim enzimlerimizle birlikte, bağırsaklarımızda yaşayan milyonlarca bakteri, bu makro besinleri parçalayıp kanımıza geçebilecek boyutlarda olan mikro besinlere dönüştürüyorlar.
Yemekleri iyi çiğneyin yoksa midenize ve bağırsaklarınıza daha çok iş yükü oluşturursunuz.
Yemeklerle birlikte su içmeyin! Su içtiğinizde mide asidinin etkisi azalır ve sindirim süresi uzar.
(Aynı sebepten ötürü yemekten hemen sonra soda/maden suyu da içmeyin.) Yemeklerle birlikte su içmeyi alışkanlık haline getirenlerde reflü olma oranları çok yüksektir..
3. Aşama bu yazımızın esas konusu, çünkü bağırsaklarımızdaki bakteriler arasında hiç bitmeyen bir savaş var ve bu savaşı öğrenmek sağlıklı olmanın anahtarı.
Kan tahlili yaptırıyoruz ve kalsiyum değerleri düşük çıkıyor.
Hemen yediklerimize dikkat ediyoruz acaba yeterince kalsiyum tüketmiyor muyuz diye. Oysa içtiğimiz suda bile kalsiyum var. Kalsiyum eksikliği çekiyor olmamızın esas sebebi yediklerimizde kalsiyum olmayışı mı yoksa yediklerimizden kanımıza geçmiyor oluşu mu? Cevap aslında çoğu kez ikincisi. Yediklerimizde var ama kanımıza geçmiyor. O nedenle daha çok yemek çözüm değil! Kanda veya vücutta eksik olanı tespit edip onu daha fazla alarak çözüm arama anlayışı çok eskilerde kaldı. Çok et tüketen bir toplum olduğumuz halde hala demir eksikliği anemisi çok yaygın bizde. Neden peki? Cevap yine aynı, sorun bağırsaklarımızdan kanımıza geçmiyor oluşu.
Bağırsaklarımızda olan biteni anladıktan sonra, yani mekanizmayı anladıktan sonra bu sıkıntıları anlamanız çok daha kolaylaşacak.
Bağırsaklarımızda onlarca tür bakteri yaşıyor, birbirlerinin atıkları farklı ve birinin atığı diğeri için zararlı olduğundan birisinin sayıca çok artması diğerinin sayısını azaltıyor. Sürekli hiç bitmeyen bir savaş var aralarında. Yediğimiz her gıda ile biz bu bakterilerden hangisinin sayısının artacağına dair bir seçim yapıyoruz aslında.
Eğer kansızlık çekiyorsanız siz seçiminizi demir emiliminde görev alacak olan bakterilerin sayısının azalmasını sağlayacak olan gıdalar yiyorsunuz. Bu bir kaşık pekmez olabilir. Siz pekmezde üzümden ötürü bolca demir var diye düşünüyor olabilirsiniz ama unutmayın alacağınız demir miktarını belirleyen esas faktör bakteri floranızdaki denge. Rafine şeker zararlı bakterilerin sayısını hızla artırır buna karşın, faydalı olanların da sayısını azaltmış olur. Pekmezdeki şeker de demir emiliminde görev alan bakterilerin sayısını azaltır! Bu nedenle rafine şekeri diyetinizde azaltırsanız, ilaveten koyu yeşil yapraklı sebzelerden çiğ olarak tüketirseniz demir eksikliği anemisinden kurtulursunuz.
Sindirim olayını her zaman bir bütün olarak düşünmek lazım.
Sadece gıda içeriklerini değerlendirip şu gıdada şu var şunda şu var diye kategorilere ayırmak oldukça anlamsızdır. Pekmez örneğindeki gibi bir bütün olarak ele almak gerekir. Siz içerisinde kalsiyum var diye tükettiğiniz bir gıdadan aslında hiç kalsiyum almıyor olabilirsiniz.
Peki biz bu onlarca tür bakteriyi ve özelliklerini bilmeli miyiz yediklerimizin sağlıklı olup olmadığını değerlendirmek için? Genel bir kural olarak, araştırma sonuçları bizlere şunu gösteriyor:
Pişmemiş çiğ meyve ve sebzeler faydalı bakterilerin sayısını artırıyor. Probiyotikler bu faydalı bakterileri içeren gıdalar. Bazı gıdalarda doğrudan bu faydalı bakteriler var. Yoğurt, kefir ve sirkesiz turşu bu gıdaların başında geliyor. Buna karşın, işlenmiş rafine şeker (çay şekeri) ve pişmiş gıdalar zararlı bakterilerin sayısını artırıyor.
O halde bir vitamin veya mineralin eksikliğine dair bir rahatsızlığımız var ise, doğrudan o maddeye odaklanmadan, bağırsak floramızı düzeltmeye çalışmalıyız.
Kimse bağırsaklarındaki bakteriler arasındaki dengeyi sağlamadan sağlıklı olamaz!
Probiyotikler tüketildiğinde faydalı olan mikro-organizmalardır. Bunları beslenmenizde göz ardı ederseniz hem kan değerlerinizde kötü sürpriz sonuçlarla karşılaşırsınız hem de bağışıklık sisteminizde anlam veremediğiniz dalgalanmalar yaşarsınız.
Peki yine bütüncül bir beslenme yaklaşımıyla probiyotikleri neyden almak en sağlıklısı olacaktır?
- Eğer çok uğraşmak istemiyorsanız eczanelerden probiyotik takviyeleri alabilirsiniz. Bunlar toz halinde veya tablet halinde olan gıda takviyeleridir. Bebekler dahil herkes kullanabilir, oldukça güvenli ve faydalıdırlar.
- Sirke kullanmadan sadece tuz ile yapılmış turşu. Turşu probiyotik deposudur ve yoğurt ve kefirin aksine çok az kalorisi vardır bu nedenle kilo aldırmaz.
- Yoğurt ve kefir. En yaygın bilinen probiyotikli gıdalardır. Hayvansal protein olan kazein içerdiklerinden ve kalorileri yüksek olduğundan bütün olarak değerlendirildiklerinde sirkesiz turşu kadar faydalı değillerdir. Ama önemli probiyotik depolarındandır.
- Fermente olmuş gıdalar. Gıdaların fermentasyonu esnasında genelde probiyotikler oluşur ama sirke veya antibakteriyel kimyasallar kullanılırsa bu probiyotikler hiç oluşmaz veya ölür. Marketlerde satılan hazır turşular sirke içerirler ve bu nedenle fermente oldukları halde probiyotik içermedikleri bilinmelidir. Aynı şekilde marketlerde satılan yoğurtlar da antibakteriyel özellikli kimyasallar içerirler raf ömürlerini uzatmak için, yine bunlar da probiyotik içermezler.
Bir de prebyotikler var. Bunlar da probiyotiklerin yani faydalı mikro organizmaların sayısını artıran gıdalar. Sadece probiyotiklere odaklanmak yukarıda da anlattığımız üzere doğru değildir. Faydalı olan mikro organizmaların sayısını artıran gıdalar kadar zararlı olan mikro organizmaların sayısını artıran gıdaları da bilmek gerekir, sindirime bir bütün olarak bakmalıyız.