Ecza Gündem Haber Sayfasına verdiği röportajda Ecz. Ahmet Semih Güngör İstanbul Eczacı Odası Başkanlığı`na aday olacağını dile getirdi.
[button color=”” size=”” type=”square_outlined” target=”” link=””]Ecz. Ahmet Semih Güngör; “size sizin kadar yakınım”[/button]
- [button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]Çalışmaarınıza çok önceden başlamış olmanıza rağmen resmi olarak açıklama yapmadınız. İstanbul Eczacı Odası Başkan adaylığınızı neden şimdi açıklıyorsunuz?[/button]
Esasında bakıldığında adaylığımı daha önce açıklamış olmak bence çok fazla etik olmazdı. Neden derseniz bugün yönetimde olan arkadaşlarımız muhalefet görevini üstlenmiş olan iki grup bakıldığında aynı jenerasyondan geliyor. Yani Çağdaş Eczacıların içinden gelen ve geçmişte birlikte çalıştığımız arkadaşlar. Şu anki başkan benim eski genel sekreterim. saymanı ve genel sekreteri de eski yönetim kurulu üyem. Ve yine görev almış arkadaşlar. Böyle olunca kolay kolay birbirimizi yıpratmamız doğru olmuyor. Etik de değil. O açıdan bir de bugünkü yönetimin içinde yaşadığı olumsuz süreç, Sağlık Bakanlığı ile yaşadığı davalık durum ve süre gelen ve henüz kararı alınmamış bir dava sürecinin devam etmesi, açıkçası böyle bir ortamda yıl ortasında başkan adaylığını açıklamak etik ve hoş olmazdı. Benim de içime sinmezdi.
Ama son duruşma gösterdi ki, artık bundan sonraki yapılacak, belki de son olacak dava günü seçimlerden sonraya denk geleceği, önümüzde hem ramazan hem de bayramlar olduğu ve çok sınırlı bir tarihe de denk gelen bir seçim sürecine girdiğimiz için doğal olarak en azından meslektaşlarıma yönelik bu dönemde bir adaylığım olduğunu açıklamış olmasam bile, adaylığım konuşulmuş oldu.
Bunu resmi olarak niye tam olarak açıklamadım; önce ben meslektaşlarımla görüşmek istedim. Ve görüşüyorum. Onlar benim bu düşüncemle ilgili nasıl bir yaklaşım içindeler, çünkü sonuçta seçecek olan, karar verecek olan onlar. Yaptığım görüşmelerde bugüne kadar gördüğüm net bir şey var ki, bu dönem yeniden başkan adayı olmamı çok ağırlıklı bir arkadaş grubu daha doğrusu meslektaş grubu gönülden istiyor. Böyle olunca da onları kırmak mümkün değildir. Görünen o ki İstanbul Eczacı Odası Başkan adayı olarak meslektaşımın karşısına çıkacağım. Ecza Gündem aracılığı ile de bugün ilk resmi adaylık açıklamamı bu şekilde yapmış oldum.
- [button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]Alacağınız oylar hakkında bir tahmininiz var mı? Geçtiğimiz seçimlerde oy dağılımını öğrenebilir miyiz?[/button]
Şimdi her seçimin kazananını tebrik etmek lazım. Bunun ısrarla altını çiziyorum. Ama geçen dönem, (sayın başkanın kendi ağzından da işittiğim ki, bu konudaki en azından bir özverili açıklama) hiç beklenmeyen bir sonuçla karşı karşıya kaldık. Bunun da temeline bakıldığında önemli nedenleri vardı.
Birincisi ki çok önemliydi; seçimlerin öncesine denk gelen, daha doğrusu seçimlerin tarihleri ile çakışan uzun bir tatil vardı. Çoğu meslektaşımız nasılsa bu seçimin de belki galibi bellidir, bakın işte bölünmeler oldu, biz bu bölünmelerin bir yanında olmayalım yahut da tatil için daha önceden rezervasyon yaptırdım gibi nedenlerle katılımda ciddi bir azalma oldu. Oldukça düşük bir oy oranıyla bu dönem seçilen arkadaşlar göreve geldiler.
Yanılmıyorsam 1998 yılında böyle bir dönem yaşamıştık. O zaman da sayın Ecz. Mehmet Domaç yedi yüz küsur oy ile iktidar olmuştu. Ondan sonraki seçimlerde hep oylar binin üzerinde oldu. Bir örnek verebilirim. Tek listeyle katıldığım bir oda seçiminde bile bin iki yüzün üzerinde oy almıştım. Tek liste varken bile o kadar meslektaşlarımız seçime gelerek oy vermişlerdi.
Bu seçim sürecine baktığımızda, eylül ayı bayramların bittiği bir ay. Bu dönemin yaşanan birtakım ciddi rahatsızlıkları ve sıkıntıları var. Mevcut yönetim kurulunun eczacıların beklentilerine ne kadar cevap verip vermediği tartışılıyor. Bunun tarafı olmak istemem ama böyle bir handikap ta var ortada. Bu geçen seçime göre katılım oranını artıracaktır. Başka adaylar çıkar mı çıkmaz mı bilemiyorum. Muhakkak çıkacaktır. Ama kaç liste olur. Geçen seferki gibi 4 liste midir? Daha farklı listelerle mi mücadele edeceğiz onu da bilemiyorum.
Bildiğim bir şey var ki net söylüyorum; bu dönem İstanbul Eczacı Odası seçimlerine katılım belki de rekor olacak.
Katılımın yükseldiği seçimlerde de kazanacağıma gönülden inanıyorum. Yani önemli olan eczacı sandığa gitsin. Bunu bir demokratik mücadele olarak görüyorum. Niye kendimi bu konuda farklı görüyorum. En azından sekiz yıl bu meslekte başkanlık, 4 yıl da genel sekreterlik yaptım. Eczacı tabanının çoğunu tanıyorum. Yönetim sürecimde de genel amacım hep eczacı tabanını bir arada tutmak, hepsine eşit mesafeli olmak, hepsi ile de iç içe birlikte olmaktı. Bunu başarmıştım. İnsan ilişkilerine her zaman saygı duyarım ve çok önemserim.
Ne olduğum ve ne olamadığım, neyi yaptığım veya neyi yapamayacağım eczacı kamuoyu tarafından çok iyi biliniyor.
Şu anda aday olabilecek isimleri de bilemediğimiz ve onlar hakkında da şudur diyemeyeceğim için,(çünkü sürpriz adaylar da çıkabilir)şansımı yüksek buluyorum. Eczacı tabanı genellikle tanıdığı bildiği isimlere bugüne kadar oy verdi. O bakımdan da bir avantajım olduğunu düşünüyorum. Ama bu tekrar tersine dönebilir mi? önümüzdeki süreçte beklenmeyen gelişmeler olabilir mi? onları da takip etmemiz gerekecek.
Yani sorunun içinde şu olmadığı için; listeler ayrışmıştı bu dönem, birleşmeler olabilir mi? diye. Böyle bir soru gelseydi cevabım şu olurdu. Sabah olmadan her şey olabilir. Ben bir takım birlikteliklerin olabileceğini düşünürüm. Çünkü özellikle kendi açımızdan biz Çağdaş Eczacıların Birliği derken, Çağdaş Eczacı Hareketi`nin hiç dışında olmadık. Olmayız da. Çünkü kurucularından biri olarak; hareketin içinde otuz küsur yıl mücadele vermiş, emek vermiş bir insanım. Çağdaş Eczacı Hareketini reddetmek mümkün değildir. O açıdan Çağdaş Eczacıların içindeki arkadaşlarım da çok yakın dostlarım benim. Bizde küslük olmaz.
Şöyle düşünmenizi istiyorum. Geçtiğimiz dönem Çağdaş Eczacıların içinden iki ayrı grup, iki liste çıktı. İki listeyi kendilerini destekleyecek arkadaşların değerlendirmesine sundu. Ve bunlardan bir tanesi kazanacaktı belki. Ama katılım düşünce hesaplar değişti bir üçüncü grup ki eski çağdaşların içinde kısa bir süre de olsa yer alan arkadaşlar seçimi aldılar. Kutlamak gerekir.
Ama bu dönem öyle olmayacağının altını tekrar çizmek istiyorum. Birleşmeler, birlikte hareket etmeler olabilir. Sürpriz isimler, hiç belli olmayan isimler, listeler karşımıza çıkabilir. Şenlikli bir seçim olacağını da şimdiden net söyleyebiliyorum.
- [button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]Sizce diğer adaylar ne zaman açıklama yapacaklar? Seçim kaybetmenizde adaylık açıklama sürecinizi de ikinci neden olarak görebilir miyiz?[/button]
Adaylık açıklaması kongre sürecine kadar olabilir. Bunun için belli bir tarih yok. Ama İstanbul koca bir metropol. Esasında büyük ülke gibi. Dört mevsimi de içinde barındıran bir yerde yaşıyoruz. Sekiz bine yakın, bunun beş bini eczane eczacısı olarak düşünürsek bu kadar büyük bir meslek örgütünde kısa bir sürede seçim çalışması yapmak kolay değil.
Bu açıdan bu dönem de aday olacak arkadaşlarımızın herhalde ramazan süreci girmeden adaylıklarını açıklaması gerekir diye düşünüyorum. Ramazan ve bayramları çıktığınızda eylül ayı çok çabuk geliyor. Eylülün içinde de seçim olacağı için önümüzdeki bir iki ay içinde eczane alanı biraz hareketlenecektir ve adaylıklar açıklanacaktır diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz dönem ben o seçim çalışmasını 4 güne sığdırmıştım. Düşünebiliyor musunuz öyle bir handikabı vardı. Aday olmayı hiç düşünmemiştim.
Ama hiç arzu etmediğim bir takım gelişmeler olunca ve eczacı tabanından da böyle bir baskılı talep gelince çok kısa süre de kalsa son liste olarak çıktım. Eczacıya ben de adayım diyebilecek bir zamanım olmamıştı.
- [button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]Çağdaş Eczacılarla geçen seçimde yaşadığınız süreci değerlendirebilir misiniz? Seçimi sizin yüzünüzden mi kaybettiler?[/button]
Şöyle düşünmek lazım. Seçimi benden dolayı kaybetmediler. Böyle bir mantıkla yaklaştığınızda ben de onlardan kaynaklı kaybetmiş olabilirim. Kendimi hiçbir zaman Çağdaş Hareket`ten ayrı düşünmedim. Seçimde bir ekibin kaybetmesi diğer ekibin kazanması anlamına gelmedi. İki ekip de kaybetti. Her ikisinin kaybetme nedeni de aynı nedendi diye değerlendirmek daha sağlıklı olur. Keşke bir takım şeyleri o dönem aşabilseydik. Belki o dönem aşamadık ama bu dönem aşma konusunda çok daha sağlıklı bir irade ortaya konabilir. Ve farklı bir düşünce de yeniden yeşerebilir. Bütün bunları hep birlikte ben dâhil yaşayarak göreceğiz. Umarım eczacının içine sinecek bir ekip oluşsun da. Bunun nasıl oluşacağına ilişkin varsayımları bir kenara koyalım. Onun çabası üzerine gidelim. Çünkü zor bir dönemde yaşıyoruz.
2017 yılı 2015-2017 arasındaki süreçten çok farklı bir süreç olacak.
2019 a kadar Türkiye’de ekonomik, siyasi, dönen çarklarda bir anda değişimler yaşanabilecek. Yani zor bir döneme girerken bu zor döneme eczacı tabanının tamamını kapsayacak, birleştirici bir anlayışla iktidar olacak bir ekibin başarılı olabileceğini düşünüyorum. Ancak öyle olursa başarı ile sürdürülebilen bir yönetim olur. Çünkü İstanbul genel anlamda eczacı tabanı çok renkli bir il. İstanbul kendi içinde Türkiye’nin bir aynası. Etnik, siyasi, ekonomik her düşünceden renkli ve zengin ayrışmaları olan bir il burası. Ve eczacılar da benzer tavır içinde oluyorlar.
Onun için yönetim olacak kişilerin; bir siyasi düşüncenin veyahut bir siyasi hedefin insanı olarak değil, ortak hedefi ortaya koyan, tabandaki o siyasi, düşünsel ve inanç zenginliğini çoğaltabilen, bunları da bir potada eriterek gönüllerini onlara gerçek anlamada açabilen kişilerden oluşmasını diliyorum. Tüm bunların da sadece bir seçim mesajı olarak kalmasını değil, adayların birinci sorumluluğu olarak algılanması ve uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Mevcut yönetimden benim ayrılan tarafım bu oldu.
Ben son altı yılda böyle bir taban yapısını oluşturmak için çok uğraştım. Ama sonunda da başarılı olduk. Gördük ki insanlar farklı düşünebilir. Buna hiç itirazım yok. Bu ülkenin de zenginliğidir, demokrasinin de gereğidir. Ama önemli olan bu yapıları bir arada kenetleyebilmek.
Çünkü her zaman sorunları çözmek için meslek örgütü iktidarlara karşı mücadeleyi sürdürmek zorunda. Ve mücadele bir kavga değil bir hak arama. Bu hak aramada ise tabanınız sizi ne kadar destekler ne kadar arkanızda durursa karşınızdaki ile de o an ekonomik veya mesleki düzenlemelerle ilgili pazarlıklarda o kadar daha güçlü olursunuz. Hak o zaman daha kolay alınır. Bunun için kalkıp ta işte ben şu anlayışa hitap eden bir ekibim. Bu anlayışla arkamdan gelin dediğinizde, İstanbul’da herhangi bir etkinlik yahut da bu konuda bir mücadele başlattığınızda arkanızı döndüğünüzde bir avuç insan görürsünüz.
Bu eleştiri mevcut yönetime yönelik mi?
Mevcut yönetimin böyle bir kitlesel çıkışı olmadı. Belki de yaşanan siyasi ve ekonomik durumlar buna engel oldu bilemiyorum. O konuda eleştirmek istemem. Çünkü yönetimler hep kendilerine göre bir anlayışla yönetilirler. Dışardan onları eleştirmenin bir anlamı yok. Çünkü ben bu işin içinde olan biriyim. Ama tekrar aday oldukları zaman eczacı tabanı onları bir şekilde değerlendirecektir. Belki ben yanılsıyor olabilirim. Belki eksik kalan tarafları vardı da ben göremedim. Onu da meslektaşlarım görebilir. Yahut da onları çok başarılı bulup tekrar yeniden de iktidara getirebilirler. Bu da demokratik hakları eğer aday olurlarsa. Bilemiyorum nasıl bir tercih kullanacaklar. Bunu başlangıçta yapmadıklarını hepimiz gördük. Ama tekrar aday olurlarsa tabanı birleştirmeleri ve herkesi kucaklamaları şart. Belki kendi içinde zaman zaman anlaşmazlıkları oldu bilmiyorum.
Her zaman söylerim ben. İstanbul’da birlikte olmayı, bir bütünsellik yaratmayı başaran her yönetim bir adım ilerdedir.
Bunu yapmak gerekiyor. Çünkü sonunda önemli olan meslektir. Yoksa ”buralarda sekiz on yıl oldu, işte ben başkan oldum, yeter artık” noktasına taşımanın da bir anlamı yok. Yeter artık noktasında ise zaten eczacı tabanı yeter demiyorsa devam ettirir. Yetti derse de bıraktırır. Ama birilerinin bunun üzerinden politika yürütmesini de hiç hoş bulmuyorum. Bunu kendim olarak da değerlendirmiyorum. Benden önce çok daha uzun süre farklı illerdeki odalarda ve Türk Eczacıları Birliği’nde de uzun süreler görev yapanlar var. Şu anki başkanımız mesela belki de on dördüncü yılını dolduruyor. Çok başarılıysa devam edecek.
Ama önemli olan bir şeyleri hayata geçirirken, söylediklerinizle yaptıklarınızın birbiri ile örtüşmesidir. Kendi adıma ben hep söylediklerimle yaptıklarımı örtüştürerek bir yol yürüdüm. Bundan sonra da öyle yapacağım. Söylediklerimin her zaman arkasında dururum. Öyle söyleyip de başkan olduktan sonra başka şey yapmak bugüne kadar benim hiçbir zaman felsefem olmadı. Doğru da değildir.
Gene başa dönüyorum. Kaç liste çıkarsa, herkes kendine göre bir yol çizecek. Eczacı da çok iyi değerlendirecek. Çünkü çıkacak listelerin yüzde doksanını eczacı bir şekilde tanıyor olacak. Eczacı tabanımız yeni ve genç eczacılarla büyüyor ve gelişiyor olsa da belli bir kitlesel taban var ki bugün hala onlar seçimlerde de belirleyici pozisyonunda, onlar o değerlendirmeyi kendi içlerinde yapacaklardır.
- [button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]Niçin aday oldunuz? Tabanda bazı kişilerin eleştirdiği gibi inat uğruna mı?[/button]
Bu seneki seçimde aday olmaktaki ilk gerekçem; eczacılık mesleğinin çok zor bir süreçte olduğunu görmektir.
İkincisi ise; bu dönemki yönetimin, işin mesleki konularında çok da başarılı olduğunu görmedim. Yani başarılı olmadığını gördüm daha doğrusu. Benim her zaman altını çizdiğim birlik ve beraberlik duygusunu yaratamadılar. Yaratmak gerekiyor, çok önemli bir şey…
Bunu yaratamadığınız zaman geleceğe bakarken de hep karamsar oluyorsunuz. Onun için geleceğe oturduğum yerden karamsar bakmaktansa sorumluluk alıp yine kolları sıvadım. Seçilirim seçilmem herkesin takdiridir. Bu yoğun ve sorunları çok olan dönemi en azından bilinen, tanınmış ve özveri ile çalışacağı ortada olan bir ekiple geçmek gibi bir düşüncem var. Çünkü İstanbul Eczacı Odası çok emek verdiğim bir örgüt. Her noktasında çalıştım. Yoruldum mu evet yoruldum. Ama öyle bir yerdeyiz ki şimdi bir kırılma noktası bu. Ve bu kırılma noktasında eğer biz başarısız olursak bu belki mesleki örgütlerin de tarihsel değişimine neden olacak.
Bugün yasalar, yönetmelikler her şey değişecek gibi görünüyor. Mücadele açısından bu süreci en az zararla atlatacak bir yönetim kurulu oluşması gerekiyor. Mücadeleyi her zaman çekinmeden yapmış bir eczacı odası başkanıydım. Sadece gösteriş olsun diye hiçbir zaman insanları sokağa dökmedik. Eczacı haklarının elden gittiğini veya haklarının gasp edildiğini gördüğüm her ortamda meslek örgütümle birlikte o tepkiyi hep koydum. Haklı olduğumuz konularda sokağa çıkarak da sorunların çözümü konusunda imza kampanyaları yaparak da mücadele yürüttük.
Mesleki, ekonomik anlamda düzelmesi gereken birçok şey var. Baktığınızda yönetmelikler çıktı. Çoğu işlemiyor. Bunların düzelmesi gerekiyor. Yasalar çıktı bunların değişmesi gerekiyor. Yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Eczanelerdeki ekonomik kaybı önemli ölçüde yerine koymak gerekiyor. Yoksa hızlı iflaslar birbirini takip edecek.
Bütün bunlar için güçlü bir yönetim olmalı. Ama o güçlü yönetimin de bir özelliği olmalı. Karşısındaki iktidara siyasi bir mantıkla bakmayacaksın. Çünkü iktidar her zaman doğal olarak taleplere cevap verirken çekimser yaklaşırlar. Her ekonomik adımı kolay atmaz. Bunu her hükümet dönemlerinde de gördük. Sayın Ecevit’in döneminde eczaneler kapatmıştık. Yani önemli olan siyasi iktidarın kimliği değil. Siz diyalog kurup, talepleri doğru ulaştırır, doğru sonuçları da aldırsanız eczacının derdini de asgari oranda çözersiniz.
Ama burada oda olarak bizim önümüzde bir engel var, Türk Eczacıları Birliği. Oraya siz gelmeden ben orayı da açayım.
Bu iş sadece eczacı odaları ile olmaz. Bu ancak Türk Eczacıları Birliği ile birlikte olur. Şöyle bir laf var. Bunu tüm eczacı odaları söylediği için benim çok hoşuma gider. ”İstanbul Eczacı Odası bir donanmanın amiral gemisidir. O amiral gemi sallanmaya başladığında, gücü eksildiğinde, filo da bir anda mahvolur” diyorlardı, doğru.
Bu sene biz o amiral gemisini en kuvvetli noktaya taşıyacağız gene. Ama önümüzde bizi taşıyacak olan Türk Eczacıları Birliği’nde de bir değişim şart. Bunu açık söyleyeyim. İstanbul Eczacı Odası yönetimi çözümlerde son derece özverili, çalışkan, üretken aklınıza ne gelirse ekleyin olsa da bir yere kadardır. Bir yerden sonrası karar organı olan Türk Eczacıları Birliği’nin yetki ve sorumlulukları başlar. Onun için de Türk Eczacıları Birliği yönetimini de değiştirmek gibi iddiamız olmak zorunda.
İstanbul Eczacı Odası’nı çok ciddi bir şekilde en azından temsiliyet olarak, oraya taşımamız gerekiyor. Hatta Ankara ve İzmir de eğer TEB’in yapılanması içinde yer alırsa, Türkiye’nin zaten yüzde doksanını temsil eden bir birliğe dönüşür. Son 10 yılda geriye döndüğümüzde (ki bu dönem İstanbul her ne kadar içinde yer alsa bile) geçmişte bunun önünü sürekli kapatan bir üst yönetim anlayışı halen TEB yönetiminde devam ediyor. Bu dönem niye İstanbul girdi derseniz, bu dönem işler sıkışmıştı. Çünkü tam ortadan bölünmüş bir Türk Eczacıları Birliği vardı. Bir tane oda dengeyi bozacaktı. O da İstanbul Eczacı Odası oldu. Bozdu. Bir üçüncü seçenek yaratılabilir miydi? Yaratılabilirdi. Onu yaratamadılar.
Ama devam eden yönetimde değişen bir şey olmadı ne yazık ki. Onun için birtakım şeyleri değiştirmek lazım. Çünkü kararı veren İstanbul Eczacı Odası değil. Kararı veren keşke İEO olsa… Öyle olsa çok şeyi çözme şansımız var. Çünkü o özgür davranışı, o iradeyi ve özverili davranışı biz ortaya koyarız. Ama TEB’in geleneksel yapısı da, son dönemdeki bu çözme özürlülüğü de artık son bulmalıdır. Onu da gerçekleştireceğiz.
- [button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]TEB’e aday olacak mısınız? Seçilirseniz ilişkileriniz nasıl olacak?[/button]
Ben şunu her zaman söyledim. Ben İstanbul Eczacı Odasının yöneticisi, bölge temsilcisi, delegesi, genel sekreteri, başkanı oldum. Hep İstanbul’da kaldım. Ben İstanbul’u Türkiye’nin en önemli odası olarak görürüm. İEO Başkan’ı olmak benim için en büyük onur olmuştur. TEB üst örgütümüz. Tabi ki orda da görev yapmak herkes ister. Ama benim hedeflerimde TEB hiçbir zaman olmadı. Benim hedeflerimde hep güçlü bir Türk Eczacıları Birliği’ni oluşturan, onu yaratan ekiplerden biri olmak vardı. Ben hep onun mücadelesini verdim. Eğer bu dönem seçilirsem bizden bir arkadaşımız TEB’in görev mekanizması içinde yer alabilir. Buna çok sevinirim. Ama başkan veya bir başka yönetici olarak, İstanbul Eczacı Odası başkanı olarak kendimi oraya taşımayı asla düşünmedim. Ve düşünmem de. Benim yerim İstanbul. İstanbul’la başladım ve İstanbul’la bitiririm.
Bir şey daha var onu da hep kullandılar. Siyaset gibi bir düşüncem hiç olmadı. Siyaset benim dışımda bir iş. Bir başka beceri işi. Ben siyasete hep soğuk baktım. Bundan sonra da değişmez. Ne siyasette ne de Türk Eczacıları Birliği’nde bir fiil görev almakta gözüm yok. Gözüm şöyle var TEB yönetiminde. Özlediğim ve beklediğim bir TEB anlayışı ve yapısı yaratmakta gözüm var. Bunu yaratmak için elimden geleni yapacağım. Zaten bunu yarattıktan sonra da bazılarının da dediği gibi, yolun bundan sonrasını dinlenerek yahut da memleketimiz için farklı alanlarda çalışarak mesleğime devam edebilirim. Buradaki temel noktam, beklentim ve azmim beklenen TEB anlayışı yaratmak. Biraz da sorunları çözebilirsek, ondan sonrasını gençler de götürebilir. Arkadan gelenler de.
Bunun da altını çizmek istiyorum. Ne yazık ki gençler çok fazla yönetimlere, bu tür meslek örgütlerine girmiyorlar. Önümüz açılmıyor da diyebilirler. Ama önümüzü açmıyorlar diye bir şey yok. Özverili çalışmak gerekiyor. Gelip 6 ay çalıştıktan sonra ben genel sekreter olayım, başkan olayım derseniz olmaz. Bu özverili çalışmak ister. Gençleri bu yıl yönetimlerde daha çok görmek istiyoruz. Ayrıca bilgi, birikim ve özveri koyacak arkadaşları da bu yıl yönetim kadrolarında aktif görev almaları için çağırıyorum. Bugüne kadar bu işlere soğuk bakıp da ben niye bunun bir tarafından tutmadım diyen pek çok üretken eczacılarımızla da görüşmelerimiz devam ediyor. İlerleyen dönemde bu kadrolardan da isimlerini paylaşacağım arkadaşlarım olacak. Böyle bir ekip yaratmak gerekiyor. Ondan sonrası kolay.
TEM Yönetimi bu yıl kesinlikle değişecek. Buna gönülden inanıyorum.
Bu sene kesin değişim olacak. Ama bu değişimin sonucunda hangi eczacı odaları TEB’in içerisinde görev alacak onu ben de bilmiyorum. En azından başkanlık mekanizmasında ciddi değişiklik olacak. Çünkü seçim kazanmak bir başarı değildir. Bir şeyleri hayata geçirmek başarıdır.
14 yılda eğer bir Sağlık Uygulama Tebliği, Protokollerde bir adım yol alamamışsak, biraz da dönüp kendimizi eleştireceğiz. Standart görevleri herkes yapar. Nedir onlar. Aidatlar üzerinden birtakım kurslar, eğitimler, yok TEB’in bürokratik yaklaşımları falan. Bunlar çözüm değil. Çözüm; eczacının bugünkü durumunu çok iyi tespit ederek, geleceğe yönelik projeleri de cesur olarak ortaya çıkartmak ve peşinden gitmektir.
Biz projelerimizi hazırlayıp önlerine sunduğumuzda ellerinin tersi ile itip, bu nedir? Demeyecek, en azından değerlendirecek, o konuda kafa yoracak, inanıyorsa da alıp ileriye taşıyacak bir TEB olsun istiyorum. Yoksa klasik işte SGK Protokolünü 4 senelik imzala, 4 sene rahatım de bu asla olmamalı. Bir insan başarısını kendi dönemi ile sınırlı tutar. Belki yeni gelen daha başarılı bir protokol süreci yürütecek. Siz 4 yıllık plan yapınca eczacıyı 4 yıllık başarısızlığa mahkûm ediyorsunuz. Bunlar hep değişecek. Bu bakımdan bu dönem çok önemli. TEB’i delegeler belirliyor. 25 bin eczacı belirlese çok farklı sonuçlar çıkar.
- [button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]Yönetim Kurulu adaylarınız belli oldu mu?[/button]
İsimler var tabi. Ama bu bir özverili çalışma işi. Bu arkadaşlarımın da iyice gönlü yatmalı ki açıklayalım. Bunun dışında bir de bizim bir huyumuz var. Biz isimleri çok çabuk yıpratmayı seven bir meslek örgütüyüz. Emeği koyacak kişileri bulmak kolay olmuyor. Birden bire bir düşünceyi, bir bakışı yahut da bir anlayışı ortaya koyarak, gerek bu işe yeni soyunmuş gerekse de yıllarca mesleğinde çalışıp örgütünde de görev alacak kişilere a nerden çıktı bu demek ve onları kolay harcamak bana doğru gelmiyor. Önce görevi vermek lazım. Görevi verdikten sonra eğer başarısızsa ona her şeyi diyebilirsiniz. Geçmişte çok yaşadım. Çok erken yapılan açıklamalar kişileri yıpratıyor ve kaçırıyor. Bu defa böyle bir hata yapmayacağım.
- [button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]Projelerinizi açıklamak ister misiniz? Gelecek dönemi kısaca özetlersek neler söylemek istersiniz?[/button]
İstanbul eczacı odası yeniden amiral olma özelliğini kazanmalıdır.
İşin ekonomisini sadece SGK olarak görmeyen bir bakış açımız var. İlaç dışındaki tüm ürünlerle ilgili oldukça önemli gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmelerle ilgili eczacıyı ileriye taşıyacak ve eczacının lehine fırsatları iyi görmek lazım.
Eczacının danışmanlık rolünü, kurumsal olarak da etkinliğini artırmak gerekir. TEB’in de eczacı ekonomisine katkı için yeni güncel gelişmeleri takip etmesi gerekir. Çalışmalara ben de katılarak gerekli desteği veririm.
Eczacıya, eczacı olmanın gereği olan saygınlığı sağlamamız gerekiyor. Yani benim eczacım -ben dâhil- bir antibiyotiği bile veremiyorsa, bunu verirken “siz bunu ekmek peynir gibi dağıtıyorsunuz” mantığına geliyorsa bu iş, bu yanlış. Çünkü Türkiye’de eczacılık alanında eğitim almış tüm meslektaşlarım bilgi anlamında, ilaç bilgisi farmakoloji alanında hekimlerden çok daha ilerde ve bunu kendileri de söylüyor. Bu bilgileri almış bir meslektaşımı ben onu veremez bunu veremez durumundan kurtarmak zorundayım.
Eczacının danışmanlık rolünün de karşılığının olması gerekir. Devlet ekonomisine destek verirsek iktidar da destek verir.
Hep hayaller gördük biz, güzel hayallerdi. Hayalleri somuta indirme başarısını gösterecek bir TEB’in ben her dakika yanında çalışmaya hazırım. Böyle bir talebim yok fakat çağırırlarsa gitmeye hazırım.
Artık cesur olmalıyız, cesur kararlar almalıyız. Klasik çözümleri denedik bitti artık. Eczacıya %40 kar veremeyiz ama onu sağlayacak yöntemler geliştirebiliriz.
Tarihin en kritik seçimi olduğu için, birlik ve beraberliği sağlayan, gönülden inanarak meslektaşının yanında olan kişilerin seçilmesini diliyorum.